Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 170

I. Boşanma veya ayrılık

C. Karar

I. Boşanma veya ayrılık

Madde 170 - Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez.

Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir.

I-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 17.12.2008, E: 2008/2-738, K: 2008/743:

“… Davacı-Karşı Davalı vekili, davalı ile davacının evliliklerinden iki çocukları olduğunu, taraflar arasında şimdiye kadar bir takım sorunlar olduğu halde bu sorunların büyütülmediğini, ancak eşinin başka biriyle birlikte olduğunu ve bu birlikteliğin gazetelere manşet yapıldığını, bu nedenle tarafların boşanmalarını ve çocukların velayetinin davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı vekili; dava dilekçesinin soyut ve mesnetsiz olup gerçeği yansıtmadığını, asıl davacının evli … bir erkeğin yaşamaması gereken bir hayat sürdüğünü, davalıyı özellikle yabancı uyruklu kadınlarla aldattığını, boşanmak isteyen eşinin isteklerine davacının ölüm tehdidine varan baskı ve şiddetle karşı çıktığını, davalı tarafından açılacağını bildiği boşanma davasında ileri sürülecek hususları etkisiz kılmak, davalıya nafaka ve tazminat vermeden eşinden kurtulmayı sağlamak ve çocukların velayetini almak için asılsız haberleri gazetelerde yayınlattığını, dava dilekçesinde belirtildiği gibi evliliğin sona erdiğini ancak bunun nedeninin davacının yıllardır davalıya uyguladığı şiddet, onur kırıcı davranışlar ve sadakatsiz davranışları olduğunu ileri sürerek davacının açmış olduğu davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiş, karşı davalarının kabulü ile tarafların boşanmalarına, maddi-manevi tazminat, yoksulluk nafakası, çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. …

Oysa boşanma davalarının kendine özgü bir yapısı vardır. Asıl dava ile karşı dava birbirine bağlıdır. Davacının açmış olduğu boşanma davasının kesinleşmesine karar verilmesi halinde bozmaya konu olan karşılık boşanma davası bir anlamda konusuz kalır. Kaldı ki Özel Daire bu durumu “bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına” ifadesiyle kararında diğer yönleri incelemediğini belirtmiştir. Davacı-karşı davalının açmış olduğu boşanma ve velayet davası da karşı dava gibi henüz kesinleşmemiştir. O halde her iki dava yönünden hüküm kurulması gerekirken sadece karşı dava yönünden hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın öncelikle bu yönden bozulması gerekir. …”

2-) Y. 2. HD, T: 09.10.2008, E: 2007/13429, K: 2008/12877:

“… Davacı koca; evlik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma davası, davalı-davacı kadın da ayrılık … davası açmış; davalar birleştirilerek görülmüştür.

Toplanan delillerden, davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğu bu suretle sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebi ispatlanmıştır. Birleşen dava, boşanmaya ilişkin olmadığına göre, ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunsa bile isteğin yalnız ayrılığa ilişkin olması durumunda boşanma sebebi ispatlandığında, ayrılık kararı verilir … Boşanma sebebi gerçekleşmiş olmasına rağmen, ayrılığa ilişkin isteğin kabulü yerine, yasal olmayan gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …”

3-) Y. 2. HD, T: 07.06.2007, E: 2006/20660, K: 2007/9576:

“… Ayrılığa karar verilirken, eşlerin barışma ihtimali gerçekleşmeye yakın bir ciddiyetle görülmeli, bunun varlığı makul surette kabul edilecek delillerle kanıtla(n)malı, böyle bir sonuç sağlam ihtimale dayandırılmalıdır. Mahkemece barışma ihtimaline ulaşılırken eşlerin sosyal ve kültürel durumları, fiili ayrılık süreleri dikkate alınmalıdır.

Toplanan delillerden; kocanın eşini sürekli dövdüğü, eşlerin 08.12.2005’ ten beri ayrı yaşadıkları, kadından kaynaklanan boşanmayı gerektiren herhangi bir davranışının olmadığı, sevgi dolu mektupların, fiili ayrılık dönemi … sonrasında yazıldığına dair bir delilin bulunmadığı ve eşlerin barışma ihtimalini gösteren delillerin gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar karşısında boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ayrılığa hükmedilmesi doğru görülmemiştir. …”

4-) Y. 2. HD, T: 24.11.2005, E: 2005/13395, K: 2005/16225:

“… bir boşanma nedeninin gerçekleşmesi halinde barışmanın mümkün görüldüğüne, ortak yaşamın yeniden başlayabileceğine ve nihayet ileride birleşme umudunun bulunduğuna ilişkin hakimin takdirinin kesin ve denetimden uzak olduğunu düşünmemek gerekmektedir. Her şeyden önce hâkimin takdir hakkını çok ciddi ve son derece isabetli kullanması gerekmektedir. Eşinin barışma ihtimali gerçekleşmeye yakın bir ciddiyetle görülmeli, varlığı makul surette kabul edilmeli, böyle bir kanaat sağlam ihtimale dayandırılmalı, hatta barışma ihtimalinin varlığı bir kararın ikrarından ya da hareket tarzından anlaşılmış olmalıdır. Özellikle barışma ihtimali kuvvetli bulunmalıdır. Zayıf bir ihtimal yeterli değildir.

Bu konuda bir takdire ulaşırken dosyaya uygun dayanaklar gösterilmeli, boşanma nedeninin ve geçimsizliğin asıl saiki ve eşlerin kişisel durumları üzerine eğilinmeli, mücerret bir barışma ihtimalinin dışında eşlerin sosyal ve kültürel durumları değerlendirilmelidir. Olayların yoğunluğu ve ağırlığı eşlerin uzun süredir ayrı yaşamakta olmaları gibi haller her halde yeniden biraraya gelme ihtimalini ortadan kaldırıcı bir unsur olarak düşünülmelidir.

Nihayet hakim, kararında barışma ihtimalinin varlığını ve kendisini böyle bir inanca götüren nedenleri kanun yolu denetimine olanak verecek açıklıkta göstermelidir (Anayasa md.141/3, HUMK md.388). …

Somut olaya gelince;

Davalı kocanın davacı kadını sürekli dövdüğü, birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı kadını anne ve babasına götürüp yolun buraya kadar deyip terk ettiği tanık beyanlarıyla belirlenmiştir. Taraflar arasında evlilik birliği temelinden sarsılmış ve Türk Medeni Kanunun 166/1. maddesi koşulları oluşmuştur.

Türk Medeni Kanununun 170/3. maddesi gereğince tarafların ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı gösterir dosyada bir delil ve bilgi yoktur. O halde boşanmaya karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. …”

5-) Y. 2. HD, T: 13.03.2003, E: 2003/2090, K: 2003/3469:

“… Toplanan delillerle nikâhtan sonra; davacının bağımsız ev açmadığı davalının kayınvalidesi tarafından dövüldüğü ve evi terk edip babasının evine döndüğü 21.06.2001 tarihinde kocası aleyhinde ‘ ... ayrı mesken edinmesine izin verilmesi ve nafaka istemiyle dava açtığı sözü edilen davanın yargılaması sırasında, 10.07.2001 tarihinde duruşmadan çıkışta, toplum içinde kocasının suratına tükürdüğü ve hakaret ettiği gerçekleşmiş ise de, davacı kocanın, bu olaydan sonra 07.09.2001 tarihinde davalıya noter kanalıyla ihtarname göndererek, ayrı ev tuttuğunu belirterek eşini davet ettiği anlaşılmaktadır.’ Davacı ihtarla eşini davet etmekle o tarihe kadar geçen olayları bağışlamış en azından hoşgörü ile karşılamış demektir. İhtardan sonra da kadına atfedilebilecek bir kusurun varlığı kanıtlanamamıştır. Terk sebebine dayanan bir dava da bulunmamaktadır. Bu durumda kadından kaynaklanan bir geçimsizlik mevcut değildir. O halde davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde ayrılık kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. …”

II-) Türk Kanunu Medenîsi:

C HÜKÜM

I. Boşanma veya ayrılık

Madde 138

Boşanma sebeplerinden biri sabit olunca hâkim, ya boşanmaya veya ayrılığa hüküm ile mükelleftir.

Dâva yalnız ayrılığa dair ise, boşanmaya hükmolunamaz. Dâva boşanmaya dair olup karı kocanın barışmaları ihtimali bulunduğu takdirde, ayrılığa hükmedilebilir.

III-) Madde Gerekçesi:

Yürürlükteki Kanunun 138 inci maddesini karşılamaktadır. Madde üç fıkrasıyla birlikte sadeleştirilmek suretiyle yeniden aynen kaleme alınmıştır.

Not: Her ne kadar gerekçede TKM m. 138’in üç fıkradan ibaret olduğu ifade edilmekte ise de Düstur’da TKM m. 138 iki fıkra şeklinde kaleme alınmıştır.

IV-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:

Hükmün, kaynak İsviçre Medenî Kanunu’nda bir karşılığı bulunmamaktadır. Hüküm esasen İsviçre Medenî Kanunu’nun 26.06.1998 tarihli Federal Kanun ile 01.01.2000 itibariyle değişikliğe uğrayan eski 146. maddesine tekabül etmektedir.


Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X