I. Kapsamı
İkinci Ayırım 1
Tasarruf Özgürlüğü
A. Tasarruf edilebilir kısım
I. Kapsamı
Madde 505 - (5650 sayılı ve 04.05.2007 tarihli Kanunun 1. maddesi ile değişik fıkra) 1 Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası “…” I veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, mirasbırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.
I-) Not:
Maddenin 1. fıkrası 5650 sayılı ve 04.05.2007 tarihli Kanun’un 1. maddesiyle değişikliğe uğramadan önce şu şekilde idi:
“Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan mirasbırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.”
Yapılan değişiklikle “… kardeşleri …” ifadesi metinden çıkarılmıştır.
II-) Yargı Kararları:
1-) YHGK, T: 07.07.2010, E: 2010/1-360, K: 2010/372:
“… Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi N... A...’ın 1987 yılında 9 parça taşınmazını davalıya bağışladığını, murisin yaptığı temliki tasarrufları vekil edenleri miras hakkından mahrum etme kastı ile yaptığını, murisin başkaca mal varlığının bulunmadığını, murisin Bandırma Karaçalılık Köyü 82, 83, 385, 108, 125, 146, 168, 432 ve (391 nolu parselin ifrazı sonucu oluşan) 608 nolu parsellerde davalıya yaptığı temliki tasarrufların vekil edenlerin mahfuz hisseleri oranlarında tenkisi ile tenkis edilen miktarların yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. …
Mahkemece, murisin bağışlamasının altında yatan sebebin ailesine ve çocuklarına kızgınlık olduğu, bu itibarla onlara miras bırakmamak için bu şekilde hareket ettiği, küçük ve nispeten değersiz bir taşınmaz dışında tüm mal varlığını bir seferde ivazsız olarak bağışlanmasının normal olmadığı, murisin kastının mirasçıların mahfuz hissesini bertaraf maksadı taşıdığı sonucuna varıldığından, tenkis davasının kısmen kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. …
Tenkis davasının konusu, miras bırakanın saklı payı zedeleyen bir veya birden fazla kazandırmalarıdır. …
Tenkisin sözlük anlamı indirme, azaltma ve eksiltmedir. Kanun koyucu, kanuni mirasçıların bazılarına, miras bırakanın iradesiyle ortadan kaldırılamayan, dokunulamayan bir miras hakkı tanımıştır. İşte, tanınan bu hakka saklı pay, bu hakkın tanındığı kimselere de saklı paylı mirasçı denilmektedir. …
Saklı paylı mirasçının hakkı, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak güçlendirilmiş olup, miras bırakanın bu hak üzerinde tasarrufta bulunması yasaklanmıştır.
Sağlar arası veya ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı pay sahibi mirasçının saklı payına el atıldığı takdirde, yapılan o tasarruf, tenkis davası yolu ile saklı paylı mirasçının saklı payı sağlanıncaya kadar indirime tabi tutulacaktır. …
Başka bir anlatımla; saklı paylı mirasçılar, miras bırakanın saklı paylarına el atması halinde onun, ölümünden sonra bu el atmanın ortadan kaldırılmasını, saklı paylarının tamamlanmasını talep ve dava edebileceklerdir. …
Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlar arası kazandırmalardan yapılacaktır. …
Terekenin tasarruf edilebilir kısmı, net terekeden, yani terekenin aktifinden, pasifleri çıktıktan sonra kalan kısmından saklı payların toplamının çıkarılması sonucu geriye kalan değerlerdir. Miras bırakanın saklı paylı mirasçısı yok ise, miras bırakan net tereke üzerinde ve tamamında dilediği gibi tasarruf edebilecektir. (TMK. md. 505-506). …
Tenkis davası saklı paylı mirasçılar tarafından açılacağından davacı, öncelikle saklı paylı mirasçı olduğunu, mirasa hak ehliyetini (mirasçılık belgesi, nüfus kayıtları veya bunların olmaması halinde tanık beyanlarıyla) miras bırakanın ölümünü, saklı payına el atıldığını kanıtlamak zorundadır. …
Saklı payı zedeleme kastı tanık dahil her türlü delille kanıtlanabilecektir. Bu bağlamda, saklı payı zedeleme kastı yemin delili ile de kanıtlanabilecektir. …
Somut olay bu ilkeler çerçevesinde incelendiğinde; davacıların murisi N... A...’ın dava konusu 9 adet taşınmazını 02.12.1987 tarihinde bağışlamak suretiyle, davalıya devir ettiği, davalı vekilinin 12.05.2006 tarihli delil listesi ekinde sunduğu dosyadan, murisin davalı Kurum’a verdiği -Yargıtay bozma ilamında da işaret edilen- 24.9.1998 tarihli dilekçede, davacı kızı G... T...’ne daire, damadına taksi aldığını beyan ettiği; 11.06.1999 tarihli vasiyetnamede ise, İş Bankası Bandırma Şubesinde bulunan vadeli, vadesiz hesaplarındaki ve USD hesabındaki paraları davalı Kurum’a bağışladığını söylediği, ancak bu hususlarda mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığı gibi, bu savunmalara ilişkin olarak delillerin sunulmasına yönelik olarak taraf vekillerine ayrıca ve açıkça süre verilmediği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Kural olarak; saklı paya el atıldığından, zedelendiğinden söz edilebilmesi için; kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesi gerekmektedir. Dosyaya delil olarak yansıyan hususlarda taraflara delillerini sunmaları için ayrıca ve açıkça süre verilmesi, sonucuna göre terekenin tasarruf edilebilen kısmının belirlenerek, saklı paya tecavüzün bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmekte ise de; somut olayda, mahkemece, düzenlenen "Tenkis Hesap Tutanağı"nın taraf vekillerine tebliği üzerine, taraf vekillerince, tutanağın içeriğine ve hesaplama yöntemine ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi, 03.04.2007 tarihli duruşmada, taraf vekillerince, dava konusu taşınmazlar dışında murise ait her hangi bir taşınmaz ve mal varlığı bulunmadığı, terekenin pasifi olarak bildirilecek değerler de olmadığı beyan edilmiştir.
Hal böyle olunca, artık mahkemece terekenin aktif ve pasifinin belirlenmesi yönünde yeni araştırmalar yapılmasına ve bozma ilamında geçen delillerin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekir. …”
2-) Y. 2. HD, T: 07.04.2003, E: 2003/3441, K: 2003/4673:
“… Yakın kan hısımlığı ve aile münasebetlerinden doğan bağlar, kanun koyucuyu, kanuni mirasçılara miras hisselerinin belirli kısmı üzerinde, murisin iradesiyle bertaraf edilemeyen bir hak tanımaya zorlamıştır. Kanunun öngördüğü istisnalar (MK.457-520 md.)/(4721 s. TMK. 510-578) dışında murisin iradesi ile bertaraf edilemeyen bu hakka, mahfuz hisse (MK.453); kendilerine böyle bir hak tanınan kimselere de mahfuz hisse sahibi adı verilir. İşte bu hakkı murisin ihlal ve tecavüzlerine karşı koruma davalarına Medenî Kanununun 502 ve devamı maddelerinde (4721 s. TMK. 569) düzenlenmiş olan tenkis davası denmektedir. …”
III-) Türk Kanunu Medenîsi:
A TASARRUF NİSABI
I. Şümulü
Madde 452
Füruu, baba ve anası, erkek ve kız kardeşi yahut karısı veya kocası sağ iken vefat eden murisin ölüme bağlı tasarrufları, bu kimselerin mahfuz hisseleri miktarından fazla olan mallarında muteberdir.
Bu mirasçılardan kimse bulunmazsa, muris, bütün mirasta tasarruf edebilir.
IV-) Madde Gerekçesi:
Yürürlükteki Kanunun 452 nci maddesini karşılamaktadır.
Madde arılaştırılmak suretiyle yeniden kaleme alınmıştır. Hüküm değişikliği yoktur.
V-) Kaynak İsviçre Medenî Kanunu:
1-) ZGB:
Zweiter Abschnitt: Die Verfügungsfreiheit
A. Verfügbarer Teil
I. Umfang der Verfügungsbefugnis
Art. 470
1 Wer Nachkommen, Eltern oder den Ehegatten als seine nächsten Erben hinterlässt, kann bis zu deren Pflichtteil über sein Vermögen von Todes wegen verfügen.
2 Wer keine der genannten Erben hinterlässt, kann über sein ganzes Vermögen von Todes wegen verfügen.
2-) CCS:
Chapitre II: De la quotité disponible
A. Quotité disponible
I. Son étendue
Art. 470
1 Celui qui laisse des descendants, ses père et mère ou son conjoint, a la faculté de disposer pour cause de mort de ce qui excède le montant de leur réserve.
2 En dehors de ces cas, il peut disposer de toute la succession.
Not: İsviçre Medenî Kanunu’nun 470. maddesinin birinci fıkrası 18.06.2004 tarihli Federal Kanun ile 01.01.2007 itibariyle değişikliğe uğramıştır. Tescil edilmiş evlilik dışı birlikteliklerde sağ kalan taraf da saklı paylı mirasçılar arasına alınmıştır.
1 RG.10.05.2007; S: 26518.
1 İkinci Ayırım Türk Kanunu Medenîsi’nde “İkinci Fasıl / Tasarruf Nisabı” şeklinde idi.